5 Nisan 2013 Cuma

genetik ve epigenetik alanında çalışmak istiyor musunuz?


Epigenetik, genetik kopyaların mürekkepli kalemle yazıldığı iddialarını ortadan kaldırdı. Artık bilim dünyasının göz önüne alması gereken yepyeni bir boyut var. Epigenetiğin insan hastalıklarına sağladığı önemli katkıları tam olarak anlamanın çok başındayız ve muhtemelen ileride pek çok sürprizle karşılaşacağız.
Sizlerle bir haber paylaşmak istiyorum…

"Genetik dehası" Türk öğrencinin başarısı!

Amerikan ve Avrupa Genetik Topluluklarının uluslararası düzeyde düzenlediği 'DNA Yarışması'na katılan Türk öğrenci Korhan Özgün 'genetik' üzerine yazdığı makalesiyle dünya ikincisi oldu.
Binlerce öğrencinin katıldığı yarışmada, TED İstanbul Koleji Lise 3. sınıf öğrencisi Korhan Özgün'ün yarışmada sorulan 'Bin euronun altında bir fiyata tüm DNA'nızın sekanslanmasını ister miydiniz?' ve 'epigenetikle ilgili düşünceleriniz nedir?' sorularına karşılık yazdığı makale ile dünyanın en iyi g Korhan Özgün ise yaptığı açıklamada genetiğe ilgi duyduğunu belirterek, ''Kanada'da eğitim almak istiyorum. Çalışmak istediğim alanlar arasında genetik de olacak. İleride HIV virüsü ve kanser için aşı geliştirmek istiyorum'' dedi.
Korhan Özgün'ün makalesinde, kendi DNA dizisinin oluşturulması halinde yaşayabileceği olumsuzlukları, genetik haritasının ve bu dizilerden elde edilecek bilgilerin sonucunda  sürekli tedirginlik yaşayabileceğine işaret eden Özgün, aynı zamanda bu durumun avantajlarından da bahsedip ''Ömrüm kısaysa bunu bilmek isterdim. Ölmeden önce yapmak istediğim çok uzun bir liste var'' ifadelerini kullandı.
Kaynak:http://www.turkonline.at/index.php?option=com_content&view=article&id=2336:qgenetik-dehasq-tuerk-oerencinin-baars-&catid=118:-genel-salk
Günün Soruları
1.Genetik ve Epigenetik alanlarında çalışma yapmak için hangi bölümler tercih edilebilir?
2.Bu bölümler ne iş yapar ve hangisi daha avantajlıdır?

Arkadaşlar, şimdiye kadar sizlere ‘Epigenetik nedir?’ ‘Başlıca Epigenetik mekanizmalar’ ve ‘Epigenetik’in hayatımızdaki önemi’ ile ilgili bilgi vermeye çalıştım. Aslında sadece yeni bir lezzeti tattırmak gibi benim de yeni tanıdığım bir konuyu paylaşmak istedim
Arkadaşlar bizler birer öğretmen adayıyız. Ben öğretmen olunca sadece müfredatta verilmesi zorunlu diye gereksiz birçok bilgiyi öğrenciye yüklemeyi, gerekli olan bilgileri atlamayı hiç doğru bulmuyorum. Bence öğrenci lisede konuları sadece tanımalı ve ilgi duyduysa üniversitede o konuda çalışmak için hangi bölümü tercih edebileceğini bilmelidir. Bu yayınımı 'lisede epigenetiği anlatsam bu konuda çalışmak isteyen öğrencilere nasıl yol gösterirdim?' i yanıtlamak için hazırladım. Yani konum Epigenetik olduğu için Epigenetikle ilgili hazırladım. Ama aslında her konunun sonunda o alanla ilgili çalışmak için neler yapılabileceğine değinmek gerektiğini düşünüyorum. Bunu direkt derste yapamasak bile bir blog açarak en azından isteyen öğrencilere yol gösterebileceğimizi düşünüyorum.
Size örnek olması adına  Genetik ve Epigenetik konularına ilgi duyan ve bu alanlarda çalışma yapmak isteyen, üniversiteye hazırlanan öğrencilere meslek seçimlerinde yardımcı olmak için elde ettiğim bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.
Meslek seçiminde yapmanız gereken şunlardır: Ne istediğinizi, şapkanızı çıkartıp önünüze koyun ve düşünün. Birden fazla alansa, bunları bir kağıda dökün. Daha sonra, istediğiniz alanlar hakkında çok kapsamlı bir araştırma başlatın. İnterneti ve tanıdıklarınızı kullanın. Üniversitelere gidip akademisyenlerle ve öğrencilerle konuşun. Kimse yadsımaz sizi, merak etmeyin. Bir meslekle ilgili en doğru bilgileri, o meslekte görev alan insanların bileceğini unutmayın. Doğrudan onlara sorun. Sadece artıları değil, eksileri de öğrenin. Bunları not alın. Kısaca, bilimsel bir araştırma yolunu takip edin. En sonunda da, gönlünüzden geçen mesleği tercih edin. Eğer sizin için de, ailelerde genelde olduğu gibi para önemliyse (ki unutmayın, para gerçekten de önemlidir), o zaman onların dediklerini de dinleyin. Ama unutmayın: Para, mesleğe verilmez. Para, emeğe ve emeğin peşinden koşana verilir. Dolayısıyla hangi meslekte çalışıyor olursanız olun, hayallerinizin peşinden koştuğunuz sürece parayı bulacaksınızdır. Er ya da geç. Ancak göreceli olarak zor para kazanılan mesleklerde, ailevi ekonomik durumunuzu ve zor zamanları da göze alabileceğinizden emin olun. Kör bir şekilde hareket etmeyin.
Meslek seçiminde düşülecek en kritik hata şudur: "Bu bölümün puanı daha yüksek, demek ki bu bölüm daha iyidir!" Sınav sisteminde puanın yüksek olması, mesleğin iyi/kötü olması hakkında bir fikir vermez. Puan, insanların tercih miktarını gösterir. Daha çok tercih edilen bir meslek, daha revaçta demektir. 1960'larda, İnşaat Mühendisliği açık ara farkla en yüksek puanla alan meslekti. Günümüzde ise Elektrik ve Elektronik Mühendisliği bu şekilde. Düz ve yanlış mantıkla, İnşaat Mühendisliği'nin 1960'lardan beri "kötüleştiğini", Elektrik ve Elektronik Mühendisliği'nin ise "iyileştiğini" mi düşünmeliyiz? Asla! Sadece insanların tercihleri ve genel anlamıyla trendler (moda), Elektrik ve Elektronik Mühendisliği'na kaymıştır. Her meslek önemlidir. Ki bu sebeple vardırlar. Kimse kafadan meslek uydurmaz. Meslekler, ihtiyaçtan doğar.

Öncelikle biyoloji ilgisi ve yeteneği gerektiren bölümlerin isimlerini vermek istiyorum:Acil Yardım ve Afet Yönetimi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Beslenme Ve Diyetetik, Bitki Koruma, Biyokimya ,Biyoloji, Biyoloji Öğretmenliği, Biyomedikal Mühendisliği, Biyomühendislik, Biyosistem Mühendisliği, Çevre Mühendisliği, Diş Hekimliği, Ebelik, Eczacılık, Ekoloji, Fen Bilgisi Öğretmenliği, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Genetik ve Biyomühendislik, Hemşirelik, Moleküler Biyoloji ve Genetik, Su Ürünleri Mühendisliği, Tarımsal Biyoteknoloji, Tarla Bitkileri Bölümü, Tıp, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü, Veterinerlik, Ziraat mühendisliği.
Genetik ve Epigenetik alanında çalışmak için önünüzde 4 seçenek var:
1.Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü okuyabilirsiniz.
2.Genetik ve Biyomühendislik ya da Genetik ve Biyoinformatik bölümlerinden birini okuyabilirsiniz.
3.Tıp okuyup Tıbbi Biyoloji ve Genetik alanında uzmanlaşabilirsiniz.
4.Biyoloji, Kimya Mühendisliği, Eczacılık, Gıda Mühendisliği ya da Ziraat Mühendisliği bölümlerinden birinde okuduktan sonra Genetik alanında uzmanlaşabilirsiniz.


Biyoloji, "yaşam bilimi" demektir. Biyoloji ile tüm canlılık ve doğa hakkında çok özel bir yaşam görüşü edinebilirsiniz, diğer bilim dallarıyla işbirliği yaparak insanların bin yıllardır cevap aradığı sorulara bilimsel yaklaşımlarda bulunabilirsiniz ve daha da güzeli, istediğiniz herhangi bir canlının veya canlı grubunun, şu anda yaşıyor olsun veya yok olmuş olsun, herhangi bir özelliğini veya genel olarak tüm o canlı grubunu araştırabilirsiniz ki bu da sonsuz bir çalışma alanı demektir.



Moleküler Biyoloji ve Genetik, Biyoloji'nin onlarca alt dalından yalnızda bir tanesidir. Bu alanı seçtiğinizde, %100 net olmasa da, büyük oranda alanınızı belirlemiş olursunuz. Tabii ki Moleküler Biyoloji ve Genetik'in de pek çok alt dalı vardır; bunlardan birine yönelebilirsiniz; ancak Biyoloji'deki daha genel alanlardan bir tanesine dönmeniz, özel ilginiz olmadığı takdirde zor ve anlamsız olacaktır. Bu alanı seçtiğinizde, "Ben Biyoloji'yi moleküler düzeyde incelemeye ve özellikle Genetik ile uğraşmaya karar verdim." demiş olursunuz ve tüm eğitiminiz daha ağırlıklı olarak bunun üzerine olur. Yine de çok abartmaya ya da sınırlandırılmışlık korkusuna gerek yok, insan istediği müddetçe her alanda uzmanlaşabilecektir. Çünkü unutmamak gerekir ki, bu alanın Biyoloji'den kopmasının sebebi, alanının son derece genişlemesiyle beraber, başlı başına bir disiplin olabilecek kadar gelişmesidir. Moleküler biyoloji ve genetik alanı; canlıları moleküler düzeyde (atom düzeyinde) inceler ve tıbbı, biyolojik ve çevresel sorunlara çözüm getirici çalışmalar yapar,
tıbbi bozukluklara neden olan geni araştırarak, tanılamada bulunur (Genetik tanı yapılması). Hücre büyümesini kontrol altına alınmasına yönelik çalışmaları yürütür. Genetik (tarım, tıp, vb alanda) değişim üzerine araştırmalar yapar (Örn: tarımsal ıslah alanında çalışmalar yapabilir. Daha büyük ve daha sağlıklı buğday türünün yetişmesinin sağlanması gibi.). Çevreye zarar veren faktörlerin giderilmesinde iyileştirici çalışmalar yaparak bilime sürekli yenilikler getirir.

Tıp ise çok daha sınırlı bir alanın, çok daha geniş bir açıdan incelenmesini hedef alır. Tıp, tek bir canlı türüne, insana çok geniş bir açıdan bakış sağlar. Bütün kaslarını, kemiklerini, dokularını, organlarını, hücrelerini, bunların anormalliklerini, birbirleriyle ilişkilerini, hormonal düzenlemelerini ve insana dair hemen her şeyi öğrenirsiniz. Tıp bilimi de Biyoloji gibi geneldir; ancak Tıp, Biyoloji'nin insana odaklanmış hali gibidir ve bunun dışarısına çıkmaz. Tıp mezunu olduktan sonra gireceğiniz uzmanlık sınavıyla, önünüze pek çok seçenek sunulur ancak bunların tamamı yalnızca ve yalnızca insanla ilgilidir; aralarındaki temel fark, insana bakış açıları ve insanın belirli özellikleri konusunda uzmanlaşmalarıdır. Tıp mezunları, "Evet, ben sadece insan odaklı çalışmalar yapmak istiyorum." diyen insanlar olmalıdır.


Tıp üzerine Moleküler Biyoloji ve Genetik okuyan biri de, insan genetiği üzerine çalışabilecektir; Tıbbi genetik uzmanı doğrudan genetik nedenlere bağlı ya da genetik yatkınlık sonucu ortaya çıkan hastalıklara tanı koyar, bu hastalıkların tedavi planlamasını yapar, bu hastaları ve ailelerini takip eder, toplum tarama programlarını uygular, risk tahmini yaparak genetik danışmanlık verir. tıbbi genetik Dahili tıp bilimleri içerisinde yer alan tus ta Klinik puanla yerleşilen bir bölüm...aslında çok geniş bir bilim dalı..sitogenetik,moleküler genetik,farmakogenetik,kanser genetiği,immunogenetik bunlardan başlıcaları...
Genetik ve Biyomühendislik Bölümü , Genetik bilimini Biyomühendislik metodları ile birleştirmeyi hedeflemektedir. Lisans ders programında Gen, Protein, Doku Mühendisliği ve temel Biyomühendislik eğitimi ile öğrencileri Moleküler Biyoloji ve Genetik, Biyobilişim, Protein Kimyası ve Protein Mühendisliği, Kök Hücresi Araştırmaları ve Biyomühendislik gibi alanlarda lisansüstü çalışmalara yönlendirmeyi hedeflemektedir.
Genetik ve Biyomühendislik Bölümü mezunlarının, akademi, sanayi (ilaç, tarım, gıda, biyomedikal vb), klinik tıp ve tanı merkezleri, adli tıp, kamu kuruluşları ile uluslararası Araştırma Merkezleri ve laboratuvarlarında kolaylıkla iş bulmaları beklenmektedir. Piyasada IVF klinikleri, Tüp Bebek Merkezleri ve uluslararası Biyoteknoloji ve Biyomedikal şirketlerinin Türkiye temsilciliklerinde Moleküler Biyoloji ve Genetik mühendislerine yönelik yoğun bir talep bulunmaktadır.



Genetik ve Biyoinformatik:Biyoinformatik bilim dalı, biyolojik verilerin anlamlandırılması, saklanması, görsellenmesi ve devasa bilgi birikiminden azami ölçüde yararlanabilmek amacıyla, matematik, istatistik, bilgisayar bilimleri, moleküler biyoloji ve genetik alanlarının sentezi olarak doğmuştur.
Genetik ve Biyoinformatik bilimleri hem Dünya'da hem de ülkemizde araştırma destek programlarında birinci derecede önceliği olan alanlardır.  Dünyada iş potansiyeli çok fazla olup, Türkiye’de de genetik uzmanlarına olan talep her geçen yıl giderek artmaktadır.
Genetik Biyoinformatik Ana Dalı’nın amacı, konusunda temel bilgi, kavram ve kuramları bilen, araştırma yöntemlerine hakim, uygulamalı alanlarda temel becerileri kazanmış, nitelikli Genetik Uzmanları yetiştirmektir.
 
MOLEKÜLER BİYOLOJİ VE GENETİK BÖLÜMÜNÜ OKUYAN İNSANLARIN YORUMLARINDAN BİRKAÇINI PAYLAŞMAK İSTİYORUM… Birçok internet sitesinde Moleküler Biyoloji ve Genetik’in geleceğin mesleği olduğu yazıyor. Ama bunların yanında bu bölümleri okuyup memnun olmayanlar da var. Sizleri yanlış yönlendirmemek için olumsuz yorumlardan da örnekler vermek istiyorum.  Amacım bu bölümü seçmek isteyenleri vazgeçirmek değil. En azından ne gibi zorlukları olduğunu bilirseniz, ‘ben bunları göze almıştım’ der, yolunuza devam edersiniz. Moleküler biyoloji ve genetik hakkındaki yorumları, kendi düşüncelerime yer vermeden(çünkü bu konuda bir bilgim yok), sadece biraz özetleyerek aktarıyorum. İsterseniz siz daha ayrıntılı olarak araştırabilirsiniz. Önemli olan sizin memnun ve mutlu olmanız...



Edindiğim bilgilere göre Türkiye koşullarında, Genetik Mühendisliği'nde okuyorsanız çok fazla iş alternatifiniz olmaz.3 alanda çalışabilirsiniz. Birincisi ve en yaygın olanı: Üniversitelerde akademik personel olarak kariyerinize devam etmek. İkincisi :Okul sonrası yurtdışında master/doktora programlarına başvurup, mesleğinizin hakkını oralarda verebilirsiniz. Ki yurtdışında, genetik mühendisliğinde okumuş biri olarak geleceğiniz parlak olabilir… Üçüncüsü: Açılan birkaç özel Genetik Tanı vb laboratuarında en alttan başlayarak zaman içinde ve azim sonucu bir yerlere gelebilirsiniz. Ancak bunu bir tahlil laboratuarı olarak düşünmeniz lazım. Bir de mezuniyet sonrası Genetik bölümlerine malzeme/ alet/ cihaz satan özel medikal firmalarda ürün uzmanı/ satış personeli vs olabilirsiniz ve bilim yapmak yerine bilim yapanlara hizmet edebilirsiniz.
Kaynak:http://www.harbiforum.org/meslekler/129649-genetik-muhendisligi-nedir-genetik-muhendisi-ne-yapar.html



Moleküler biyoloji zahmetli bir bölüm. İkincisi neden moleküler biyoloji okumak istediğinizi tekrar değerlendirin. Acaba gerçekten moleküler biyoloji nedir biliyor musunuz? Çünkü çoğu öğrenci bilmediği için bölüme başlayınca hayal kırıklığı veya şaşkınlık yaşayabiliyor. Daha sonra gerçekten istediğiniz buysa ve bana uygun olan bu diyorsanız maaş kısmını düşünmemeniz ve akademik çalışma yapmanız mantıklı olur. Ama belirteyim ki siz hoca olana kadar çok da yüksek olmayan, herhangi bir bölüm mezunu birinden daha düşük bir maaşla çalışabilirsiniz, yurt dışında olsanız dahi. Hoca olunca da belki o kadar emek neticesi size göre hak ettiğiniz bir maaşı da almayabilirsiniz. Bunun dışında tersi de olabilir. Her şey yolunda da gidebilir. Ama bunları bölüme başlamadan önce bilmeniz benim kanaatime göre secim yapmanız için faydalı olacaktır.

Kaynak:
http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/289129-genetik-muhendisliginin-turkiyede-gelisme-orani-ve-is-bulma-olasiligi-nedir.html#ixzz2BKCOKmgF



"Geleceğin Mesleği" Genetik


Aşağıdaki linkteki habere göre 2012 LYS Türkiye birincisi genetik yani "geleceğin mesleğini" okumak istiyormuş.


Ben Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünden 2010 yılında mezun oldum. Lisans eğitimim sırasında Boğaziçi Üniversitesi, Harvard ve MIT’de yaz stajları yaptım. Mezun olduktan sonra ise Northwestern Üniversitesinde 1 yıl araştırma görevlisi olarak çalıştım. Değerlendirmemi buralardaki tecrübelerime dayanarak yapıyorum. 
Genetik bölümü, aslında ne ABD'de ne de Türkiye'de düşünüldüğü kadar değerli bir bölüm değil. Özellikle krizden sonra bu bölümün bütçesi yüksek oranda düşürüldü ve düşürülen bu bütçe tıpçılara devredildi. Bunun sebebi, genetik bölümünde yapılan araştırmaların direkt olarak hastalarda uygulanabilecek araştırmalar olmaması.Bu kişi neden Türkiye’ye dönsün ki diye sorabilirsiniz. Bu sorunun cevabi aslında ABD'de genetik bölümünden mezun olan ne kadar fazla doktora öğrencisi bulunduğunda gizlidir. ABD'de binlerce üniversite bulunuyor ve her üniversiteden ihtiyaçtan çok fazla kişi doktorasını alıyor.Bu bölümü okuyan kişilerin hayali genelde ABD'de akademisyen olmaktır. İnsanlar ABD'de master eğitimi sırasında çoğunlukla maaş almamakla kalmayıp okullarına dönemlik olarak 20.000 doların üstünde kayıt ücreti öderler. Daha sonra ABD'nin çok iyi üniversitelerinde bile doktoralarını yaparken aylık olarak 1500-2000 dolar civarında maaş alırlar. Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesinde ve ABD'deki üniversitelerde çalışmış bir kişi olarak Türkiye’deki araştırma şartlarından da bahsedeyim.  Boğaziçi Üniversitesinde genetik bölümündeki doçentler ve profesörlerin hepsi ABD'nin ya da diğer ülkelerin en iyi üniversitelerinde çalışmış çok zeki insanlardır. Bu kişilerin neredeyse hepsinin dünyanın genetik alanında en meşhur dergilerinden olan Cell, Nature ya da Science dergilerinde en az bir makalesi yayınlanmıştır. Fakat Türkiye’ye geldikten sonra bu hocalarımızın bu dergilerden herhangi birinde herhangi bir makale yayınladığını ne duydum ne de gördüm. Yani problem hocalarda değil, Türkiye’deki araştırma şartlarında. Aslında bu durum bile Türkiye’deki genetik bölümünün ne durumda olduğunu özetliyor ama bir de örnek vermek istiyorum. Bir deney yaparken Amerikalının 12 saatten daha kısa sürede yaptığı işi Türkiye’de 2 - 3 haftada yapabiliyoruz. Zaten Türkiye’de yapılan deneylerin ABD'de yapılanlara göre çok daha uzun sürmesinin ana sebebi budur.  Bu fark dışında Türkiye’deki laboratuvarların bütçesi ABD'ye göre çok çok daha düşüktür. Türkiye’de her yıl genetikten mezun olanlar ne yapıyor? Bu kişilerden biri olarak neler yaptığımdan bahsedeyim.  Akademisyenliği istemeyip, tam 1 yıl boyunca iş aradım, 200'ün üzerinde iş başvurusu yaptım.Bir kaç firma sağ olsun bana iş teklifinde bulundu ama önerilen en yüksek maaş 1500 TL idi. Ki bunu öneren firma bir yazılım firması idi. Ben de doğal olarak 1500 TL için buralarda okumadım diyerek reddettim. Şu an ise özel bir üniversitede ekonomi bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. Ben genetik bölümü için 6 sene harcadıktan sonra bölümümü değiştirebildiğime cidden çok seviniyorum. Kendimi diğer genetikçi arkadaşlarıma göre çok daha şanslı sayıyorum çünkü Boğaziçi genetik bölümünden mezun olan arkadaşlarımın yaklaşık yarısı akademisyenliği seçip master yapmaya karar verdi fakat çoğunun bu yolu tercih etmesinin tek sebebi başka alternatiflerinin bulunmuyor olmasıydı. Çünkü piyasada çalışmak isteseler yıllar önce ÖSS’den aldıkları puanları fazlasıyla yeterli olmasına rağmen beğenmeyip tercih etmedikleri TIP bölümünden mezun doktorlara 1000 -1500 TL maaşla ilaç tanıtımı yapacaklardı. Bölüm birincisi olan arkadaşım bile bunların farkında olduğu için bölümünü değiştirmek için çok uğraşmıştı fakat pes edip başka alternatifim yok diyerek az önce bahsettiğim yolu seçti ve ABD'ye doktora yapmaya gitti.


Peki, bu alanda araştırma yapmak isteyen biri genetik bölümünü tercih etmek yerine ne tercih etmeli? Kesinlikle TIP tercih etmeli çünkü tıptan mezun olan insanlar da genetikçilerin yaptıkları araştırmanın tıpatıp aynısını yapabilmektedir fakat onlar doktor olarak yaptıklarından dolayı maaşları, araştırma bütçeleri ve prestijleri kat kat fazla olmaktadır. Ayrıca önemli olan şöyle bir nokta var. İnsanlar genellikle üniversite tercihi yaptıklarında Türkiye’deki eğitim sisteminin kalitesizliğinden dolayı gerçekten araştırmacı olmak isteyip istemediklerini bilemiyorlar. Bu yüzden tıptan mezun olan bir kişi tıp eğitimi sırasında araştırmacı olmaması gerektiğini fark edecek olursa doktor olabilmektedir. Yani geri dönüşü olan bir yola girmiş oluyor ama genetikçilerin durumu öyle değil.
Genetik bölümünü özellikle Boğaziçi, ODTÜ, Bilkent, Sabancı, Koç, İTÜ gibi okullarda okuyan kişilerin hepsi üniversiteye giriş sınavında ilk 5.000'e girmiş olan kişilerdir. Hatta bazıları ilk 100'e girmiş olan kişilerdir. Yani bu kişiler Türkiye’nin en zeki insanlarındandır fakat yanlış yönlendirmeler sonucunda yaptıkları tercih yüzünden özellikle benim kullandığım "beyin telefi" ile karşılaşmaktadır.
Kaynak:http://genetikbolumu.blogspot.com/2012/07/gelecegin-meslegi-genetik.html#comment-form
Eğer Genetik ve Epigenetik alanında çalışmalar yapmak istiyorsanız, en iyi yol başka bir bölüm okuyup, Genetik alanında uzmanlaşmaktan geçiyor gibi görünüyor. Ama ‘ben her şeyi göze alırım, Genetik okumak istiyorum’ derseniz, aşağıdaki tabloda hangi üniversitelerde bulunduğunu görebilirsiniz.




2012- Bölüm-üniversite-fakülte-gereken puan türü-kontenjan-taban puan-tavan puan
Moleküler Biyoloji ve Genetik -Atatürk üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-47-424,118-474,316
Moleküler Biyoloji ve Genetik -Bilecik üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-41-415,691-469,151
Moleküler Biyoloji ve Genetik -Bilkent üniversitesi -Fen Fakültesi-MF-3-15-437,024-483,849
Moleküler Biyoloji ve Genetik (%50 Burslu)-Bilkent üniversitesi -Fen Fakültesi-MF-3-15-484,830-505,965
Moleküler Biyoloji ve Genetik (Tam Burslu)-Bilkent üniversitesi -Fen Fakültesi-MF-3-20-522,741-581,072
Moleküler Biyoloji ve Genetik-Boğaziçi üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-36-515,215-548,642
Moleküler Biyoloji ve Genetik-Cumhuriyet üniversitesi -Fen Fakültesi-MF-3-31-436,846-480,087
Moleküler Biyoloji ve Genetik-Gebze yüksek teknoloji enstitüsü-Fen Fakültesi-MF-3-41-465,517-480,661
Moleküler Biyoloji ve Genetik-Haliç üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-45-219,132-376,254
Moleküler Biyoloji ve Genetik (%25 Burslu)-Haliç üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-3-323,895-401,236
Moleküler Biyoloji ve Genetik (%50 Burslu)-Haliç üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-10-339,166-419,209
Moleküler Biyoloji ve Genetik (Tam Burslu)-Haliç üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-6-466,661-474,607
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce)-İstanbul arel üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-10-213,024-239,946
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce) (%25 Burslu)-İstanbul arel üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-6-226,556-263,060
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce) (%50 Burslu)-İstanbul arel üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-20-275,006-418,902
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce) (Tam Burslu)-İstanbul arel üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-4-469,602-483,311
Moleküler Biyoloji ve Genetik-İstanbul kültür üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-14-204,815-400,812
Moleküler Biyoloji ve Genetik (%25 Burslu)-İstanbul kültür üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-13-288,889-347,079
Moleküler Biyoloji ve Genetik (%50 Burslu)-İstanbul kültür üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-13-338,757-430,545
Moleküler Biyoloji ve Genetik (Tam Burslu)-İstanbul kültür üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-5-477,511-489,527
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce)-İstanbul teknik üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-52-494,752-521,839
Moleküler Biyoloji ve Genetik-İstanbul üniversitesi-Fen Fakültesi-MF-3-52-480,718-497,446
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce)-İzmir yüksek teknoloji enstitüsü-Fen Fakültesi-MF-3-31-484,621-495,374
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce) (%25Burslu)-Koç üniversitesi -Fen Fakültesi-MF-3-4-446,382-455,870
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce) (%50 Burslu)-Koç üniversitesi -Fen Fakültesi-MF-3-8-465,003-494,467
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce) (Tam Burslu)-Koç üniversitesi -Fen Fakültesi-MF-3-8-524,380-551,449
Moleküler Biyoloji ve Genetik-Orta doğu teknik üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-31-504,173-525,369
Moleküler Biyoloji ve Genetik-Yeni yüzyıl üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-26-239,103-258,739
Moleküler Biyoloji ve Genetik (%25 Burslu)-Yeni yüzyıl üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-6-233,153-319,623
Moleküler Biyoloji ve Genetik (%50 Burslu)-Yeni yüzyıl üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-4-320,583-410,153
Moleküler Biyoloji ve Genetik (Tam Burslu)-Yeni yüzyıl üniversitesi -Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-4-456,444-461,340
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce)-Doğu akdeniz üniversitesi -Fen ve Edebiyat Fak.-MF-3-8-303,201-303,201
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce) (%25 Burslu)-Doğu akdeniz üniversitesi -Fen ve Edebiyat Fak.-MF-3-15-214,759-214,759
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce) (%50 Burslu)-Doğu akdeniz üniversitesi -Fen ve Edebiyat Fak.-MF-3-5-232,812-338,371
Moleküler Biyoloji ve Genetik (İngilizce) (Tam Burslu)-Genetik ve Biyomühendislik (İngilizce)-Fatih üniversitesi -Mühen.Fak.-MF-3-28-259,283-361,521
Genetik ve Biyomühendislik (İngilizce) (%50 Burslu)-Fatih üniversitesi -Mühen.Fak.-MF-3-14-410,758-483,911
Genetik ve Biyomühendislik (İngilizce) (Tam Burslu)-Fatih üniversitesi -Mühen.Fak.-MF-3-6-491,199-520,212
Genetik ve Biyomühendislik-Yeditepe üniversitesi -Mühen.-Mimar. Fak.-MF-3-40-224,091-417,900
Genetik ve Biyomühendislik (%50 Burslu)-Yeditepe üniversitesi
Mühen.-Mimar. Fak.-MF-3-33-418,382-457,772
Genetik ve Biyomühendislik (Tam Burslu)-Yeditepe üniversitesi -Mühen.-Mimar. Fak.-MF-3
7-489,329-502,091
Genetik ve Biyomühendislik-Uluslararası saraybosna üniversitesi -Mühen.Ve Doğa Bil.Fak.-MF-3-15-0,000-0,000
Genetik ve Biyomühendislik (%25 Burslu)-Uluslararası saraybosna üniversitesi -Mühen.Ve Doğa Bil.Fak.-MF-3-15-0,000-0,000
Genetik ve Biyomühendislik (%50 Burslu)-Uluslararası saraybosna üniversitesi -Mühen.Ve Doğa Bil.Fak.-MF-3-15-234,618-351,426
Genetik ve Biyoinformatik (İngilizce)-Bahçeşehir üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-10-332,767-425,247
Genetik ve Biyoinformatik (İngilizce) (%50 Burslu)-Bahçeşehir üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-5-423,195-484,485
Genetik ve Biyoinformatik (İngilizce) (Tam Burslu)- Bahçeşehir üniversitesi-Fen-Edebiyat Fak.-MF-3-5-485,387-510,703
http://www.mademki.com/guncel/gunumuzde-en-cok-tercih-edilen-meslekler-nelerdir.html
https://www.facebook.com/note.php?note_id=178555875535829
http://www.parlakbirgelecek.com/tr/kariyerler/genetik-muhendisi







2 Nisan 2013 Salı

epigenetik çılgınlığı


İyi akşamlar arkadaşlar…
Günün soruları
1.      Hamilelikte ilk günler bebeğin sağlığını etkiler mi?
2.      Epigenetiğin özellikleri nelerdir?
3.      Epigenetiğin yanıtlamaya çalıştığı sorular neler?
4.      DNA metilasyonu ve histon modifikasyonları nasıl oluşur?
5.      Epigenetik mekanizmalardaki bozukluklar hangi hastalıklara neden olabilir?
6.      Dişilerde X komozomu inaktivasyonunda da epigenetik etkili midir?
7.      Epigenetik mekanizmalar insana özgü müdür? Diğer canlılarda da görülür mü?
Peki…Genetikle Epigenetiği ayırt etmekte zorlanıyor musunuz?
“Genetik ile epigenetik arasındaki farkı anlayabilmek için bunları kitap yazmak ve kitap okumaya benzeterek karşılaştırabiliriz. Kitap bir kez yazıldığında bunun her kopyası orijinalinin aynısıdır. Oysaki her okuyucu kitabı okurken çevresel etkileşimlere göre onu farklı yorumlayabilir ve farklı şekilde hatırlayabilir. Kitap yazılımını genetik, okunuşunu ise epigenetik olarak düşünebiliriz”. Thomas Jenuwein (Avustralya)

Göz önü ve tavan arası… Çekirdekteki bilgi yönetimine bakınca genetik bilgilerin bir kısmının genomda çok sıkı paketlendiği görülür. Bunu evdeki eşyaların kullanımına benzetirsek, epigenetik her zaman ihtiyaç duyulanlardır ve hep göz önündedir oysa genetik eski okul defterlerimize benzer onu tavan arasındaki kutularda tutarız. Peter Becker (Almanya)


 Kasetçalar olmadan kaset bir işe yaramaz…DNA yalnızca bilgi taşıyan bir kasettir.Kasetçalar olmadan bir işe yaramaz.Epigenetik ise kasetçalardır. Bryan Turner (İngiltere)


EPİGENETİK ÇILGINLIĞI

Amerikalı çocukların üçte bir ya çok kilolu ya da obezdir.  Bu da yaklaşık 25 milyon çocuk demektir. Daha üzücü olan bu çocukların çoğunda daha çocuk yaşta obeziteye bağlı hastalık belirtileri görülmeye başlanmasıdır.  Yakın zamanda yapılan bir çalışma obez çocukların % 69’ unda yüksek kolesterol, yüksek tansiyon,  yüksek trigliserid, şeker hastalığı ve kalp rahatsızlıkları risk faktörlerinden en az biri görülmektedir.
Litrelerce şekerli içecek, tabak tabak patates kızartması ve okul sonrası yapılan sportif aktivitelerin yerini alan televizyon ve bilgisayarın şişmanlatıcı bir kombinasyon olduğu kesindir. Ancak yeni çalışmalar sadece bunların neden olmayabileceğini göstermektedir. Ebeveynlerin ve özellikle hamilelik döneminde annelerin beslenme alışkanlıklarının, çocukların metabolizmasını etkilediği yönünde bulgular artmaktadır. Bu şişman annenin şişman çocuğu olur anlamına gelmez. Bununla anlatmaya çalıştığım, yeni araştırmaların, genlerin kendilerini ifade edip etmedikleri veya ne zaman ve nasıl ifade ettikleridir ( yani gendeki talimatın ne zaman  ve nasıl yerine getirildiğidir). Yapılan araştırmalar, belirli bileşenlerin kendilerini belirli genlere ekleyerek bu genlerin etkilerini bastırdıklarını ya da aktifleştirdiklerini göstermiştir. Bu bileşenler bir elektrik düğmesi gibi çalışarak, genlerin çalışmasını kontrol eder. Yapılan çalışmalar, yediğimiz yiyecekler ve içilen sigaralar gibi çevresel etkenlerin bu düğmelerin açılıp kapanmasını etkilediğini göstermektedir.

Hamilelikte ilk günlere dikkat!
Annenin hamile kalmasından itibaren ilk birkaç gün, önemli olan genlerin etkisiz veya aktif hale gelmesi gerçekleşir. Eğer yeni hamile kalmış bir anne adayı hamileliğinin ilk haftasını abur cubur içeren bir beslenme ile geçirirse, embriyo bazı önemli yiyeceklerin çok zor bulunduğu, ağır koşullu bir çevreye doğacağına ilişkin sinyaller alır. Pek çok epigenetik etkenin birleşimiyle, bazı genler etkisiz hale gelir, bazıları aktif hale gelir ve hayatta kalmak için çok az besine ihtiyaç duyan bebekler dünyaya gelir. Kötü beslenen fetüsler enerji biriktirme konusunda daha verimli olan tutumlu bir metabolizmaya sahip oluyorlar.



Fareler üzerinde yapılan bir çalışma, hamileliklerinin ilk 4 gününde daha embriyo rahim içine tam olarak yerleşmeden, düşük proteinli besinlerle beslenen farelerin yavrularında yüksek tansiyon görülme olasılığının yüksek olduğunu göstermiştir.







Hamileliğin ilk günlerinde iyi beslenemeyen koyunların yavrularında, metabolizmaları yavaş olduğu için kısa sürede besinleri yağ olarak depolaması sonucunda damar tıkanıklığı ortaya çıkmıştır.
İngiltere’ de yapılan bir çalışmada, ergenlik çağına gelmeden sigara içmeye başlayan erkeklerin erkek çocuklarının 9 yaşına geldiğinde normalden daha kilolu olduklarını ortaya koymuştur( epigenetik belirleyiciler Y kromozomu aracığıyla geçmiştir).


Bilim adamları sigara içen anneannelerin, daha anne karnında olan kız torunlarının sahip oldukları üreme hücrelerinde (yumurta) de epigenetik bir etki oluşmasını tetiklediğini fark etmiştir.





Hamilelik döneminde kıtlık yaşayan annelerin çocukları birçok hastalığa yatkın oluyor…

1944-1945 yıllarında Nazilerin koyduğu ambargo ve sert geçen kış nedeniyle büyük bir kıtlık yaşayan Hollanda’ da 30 bin kişi vefat etmiştir ve ‘Hunger Winter’ (kıtlık kışı) adını vermişlerdir. Kıtlık kışı sırasında hamileliklerinin ilk 6 ayı içinde olan kadınlar, obeziteye, damar hastalıklarına ve çeşitli kanser türlerine daha yatkın bebekler dünyaya getirmişlerdi. 20 yıl sonra, o yıllarda doğum yapan kadınların torunları da düşük kiloda doğmuştur.












Kolin’ in hafıza üzerine etkisi…
Duke Üniversitesinde yapılan bir deneyde anne farenin beslenmesine biraz kolin ekleyerek farelerin beyin hücrelerini güçlendirebileceklerini keşfetmişlerdir. Kolin, normalde beynin hafıza merkezindeki hücre bölünmesini sınırlayan geni etkisiz hale getiren bir metilasyonu tetikler (Yani beynin hafıza merkezindeki hücre bölünmesi artar). Böylece fareler hafıza hücresi üretmeye başladılar, hafızaları güçlendi. Erişkinliğe erdiklerinde, labirent dalında tüm rekorları kırdılar.


Hamilelerin psikolojileri bebeğin cinsiyetini etkileyebilir mi?



1ve 2. Dünya savaşından sonra İngiltere’ de Gloucestershire şehrinde yaşayan 600 kadın arasında yapılan bir araştırmada, uzun yıllar sağlıklı yaşayacağına inanan kadınların erkek bebek sahibi olma olasılığının daha erken öleceğini düşünen kadınlara oranla daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu şekilde anne adaylarının zihinsel durumu, hamileliğini ve bebeğin cinsiyetini etkileyen epigenetik olayları tetiklemektedir. İyi geçen zamanlar daha çok erkek bebek zor geçen zamanlar da daha fazla kız çocuk demektir. Yani epigenetik konusunda öğrenmemiz gereken daha çok şey var demektir.









Hamilelere neden folik asit takviyesi verilir?

Hamilelik döneminde yapılan folik asit takviyesi, doğuştan gelen ve gelişmekte olan beyine ve omuriliğe zarar veren kusurları azaltmaktadır.








Epigenetik mekanizmalar insana özgü müdür?

Strese maruz kalan bitkiler, gen ifadelerini değiştirerek, değişen ortama adaptasyon sağlamışlardır. Bu bitkiler, stres ortamından uzaklaştırılmalarına rağmen , 4 nesil boyunca bu adaptasyonu korumuşlardır. Yani strese maruz kalmanın hafızası mevcuttur ve bu hafıza dölden döle aktarılabilmektedir.




Tarla faresi, annesinin doğum yapacağı zamana bağlı olarak ya kalın ya da ince postla doğarlar. Kalın post geni vücutlarında vardır, ama annenin hamile kalma zamanında etrafındaki ışık oranına göre aktif veya etkisiz hale gelebilir.


Tatlı su piresi ( Daphnia), eğer yırtıcılarla dolu bir çevrede doğum yapacaksa daha sağlam bir omurga ve kaska sahip yavrular dünyaya gelir.






Kertenkele hamileyken, ‘kertenkele yiyen yılan’ kokusu alırsa, bebekler uzun kuyruklu ve iri vücutlu olur, yoksa kısa kuyruklu ve küçük vücutlu olurlar.








Annenin deneyimlerinin yavrusundaki gen ifadesinin etkilediği bu olaya anne etkisi denir. Doğru epigenetik sinyallerle, daha sağlıklı, daha zeki ve ortama daha iyi uyum sağlayan bebeklere sahip olma ihtimali vardır.
Tüm bunlarda etkisi olan şey: epigenetik

Epigenetik, genetik kodu yani DNA baz dizilimini değiştirmeksizin, gen ifadesinde uzun süreli değişikliklere yol açan farklı süreçlerdir.  ‘Yanında, yanı sıra’ anlamlarına gelen “epi”, genetik kodu oluşturan adenin, guanin, sitozin, tiamin bazlarının dizilimlerini etkilemeden, bunların yanı sıra oluşan değişiklikleri ifade eder. Terim ilk kez Waddington tarafından 1942’de vücuttaki tüm hücrelerin aynı DNA dizilimine sahip olmasına rağmen, farklı genleri ifade etmelerini açıklamak amacıyla kullanılmıştır. Örneğin aynı genetik koda sahip olmalarına rağmen, karaciğer ve beyinde ifade edilen proteinler birbirlerinden oldukça farklılık gösterirler. Waddington bunu açıklamak için, gelişim esnasında, DNA dizisinin ötesindeki düzeneklerin bu farklılığı kontrol ettiğini ileri sürmüştür. Yakın zamandaki çalışmalar, epigenetiğin yalnızca gelişim esnasında değil, erişkin yaşamda da gen ifadesinin düzenlenmesinde rol oynadığını ortaya koymuştur.
Epigenetik değişiklikler oldukça dengeli/kalıcıdır. Bu dengeli yapılarına rağmen, epigenetik değişiklikler aynı zamanda geri çevrilebilir niteliktedir. Bu dinamik özelliği epigenetik düzeneklerin gen ifadesini değişen koşullara göre düzenlemesini sağlar. Bir başka deyişle çevresel koşulların değiştirilmesi, ilaç, terapi vb dış müdahaleler ile gen ifadesinin kontrol edilmesi mümkündür. Bu özelliği epigenetik düzenekleri yeni tedavi stratejileri belirleme çalışmalarının odaklarından biri haline getirmiştir. Bunun yanı sıra epigenetik değişiklikler kalıtılabilir niteliktedir, yani çevresel koşulların gen ifadesi üzerinde yarattığı etki, bunun o bireye sağladığı avantaj veya dezavantaj sonraki nesillere aktarılabilir. Bu aktarma ise DNA’ daki diziyle değil, mitoz veya mayoz bölünme yoluyla olur.
Yanıtlamaya çalıştığı bazı sorular:
1.Fenotipi belirleyen nedir?
2.Çok hücreli bir organizmada; örneğin bir karaciğer hücresi ile bir kas hücresi, tamamen aynı genotipi paylaşırlarken, nasıl olur da, apayrı  gen ifadelerine ve de farklı- bağımsız görevlere sahip olabilmektedirler?
3.Memelilerin, bizim de dâhil olduğumuz Eutheria altsınıfına ait dişi bireylerinin her hücresinde; iki X kromozomundan biri inaktive edilmektedir. İki X kromozomundan hangisinin inaktive edileceği nasıl belirlenmektedir ve de inaktivasyon hangi yolla/yollarla gerçekleşmektedir?
4.Tamamen aynı genotipe sahip tek yumurta ikizlerinin, nasıl olur da hastalıklara genetik yatkınlıkları farklı olur?
5.Çevremiz ve de yaşam tarzımız bizi (gen ifademizi dolayısıyla bizi) ne kadar ve nasıl etkiler?
6.Bu etkiler bizden sonraki kuşaklara da aktarılır mı?
Birçok biyolojik hadise epigenetik mekanizmalarıyla meydana getirilmektedir. Epigenetik temelli bu olguları ortaya çıkarabilmek aslında hiçte kolay değildir, çünkü hem birçok biyolojik olgunun moleküler temeli bilinmemekte, hem de daha epigenetik mekanizmaları tam anlamıyla ortaya konmamış, keşfi yapılmamıştır. Epigenetiğin yanıtlamaya çalıştığı sorulardan X kromozomu inaktivasyonundan bahsetmemiştik, ona da biraz değinelim:




Dişilerde X kromozomu inaktivasyonu:

Kadınlarda eşey kromozomları XX erkeklerde XY’ dir. Memelilerde X ve Y kromozomları genetik içerik olarak birbirinden farklıdır. X kromozomu geniş ve binden daha fazla gen içerirken Y kromozomu daha kısadır ve yüzden daha az gen içerir. X Kromozomu inaktivasyonu, dişi memeli hücrelerinde iki adet bulunan X kromozomlarından birinin inaktive edilmesi işlemidir.  DNA metilasyonu ile X kromozomlarından biri heterokromatin hale gelerek kromozomun üzerinde bulunan genlerin ifade edilmesi önlenir. Böylece, sadece bir X kromozomuna sahip erkeklerle, iki X kromozomuna sahip dişiler arasındaki X kromozomu dengesi sağlanmış olur. İnsan ve fare gibi gelişmiş memelilerde, inaktive edilecek kromozomun seçimi rastgele yapılır (Hangi X kromozomunun inaktif olacağı yine epigenetik mekanizmalara bağlı olabilir) ve inaktive edilmiş X kromozomu, içinde bulunduğu hücrenin yaşamı boyunca inaktif olarak kalır. Herşeye rağmen inaktif X kromozomunun kodladığı genlerin yaklaşık % 30’ unun ifade edildiği düşünülmektedir. X kromozomundaki bu yapısal değişiklik susturulması gereken genlerin ifade edilmesi sonucunu doğurabilir. Bu da ilgili genin fazla ifade edilmesi ile sonuçlanarak hastalık sebebi olabilir. Bazı hastalıkların inaktif X kromozomundan kaynaklanma ihtimali vardır.



http://www.youtube.com/watch?v=yOjQ_uHJwJE adresinden 'EPİGENETİK BİLİMİDE EVRİMCİLERİN YANILGILARINI GÖSTERDİ' videosunu izleyebilirsiniz. 



Yukarıdaki tabloda epigenetik mekanizmaların çeşitlerini görmenizi istedim. Bunlardan en önemli olanları ve en çok üzerinde durulanları DNA metilasyonu ve Histon modifikasyonları. Bunları anlamamız bizim için yeterli.
http://www.facebook.com/video/video.php?v=178627115488004 adresinden histon modifikasyonlarından olan histon asetilasyonunu izleyebilirsiniz.











DNA metilasyonu:

DNA üzerinde birbirini takip eden Sitozin- Guanin baz dizilerinden Sitozine, metil grubunun (CH3) DNA metil transferaz enzimi yardımıyla bağlanması ile gerçekleşir. DNA metilasyonu ilgili genin ifadesini baskılar.  Metil grupları beslenme ile alınarak DNA’ ya aktarılır. Düşük ya da fazla metil alındığında DNA metilasyonunda dengesizlikler olabilir. Metil yönünden zengin besinler çevrede yaygındır ve soğan, sarımsak, pancar ve  hamile kadınlara verilen besin destekleri dahil bir çok gıdada bulunur. Bazı genlerin etkisiz olması daha iyiyken, 7 gün 24 saat görev başında olması gerekenler de vardır. Ne kadar az metilasyon oluşursa, gen o kadar aktif olur. Her zaman tetikte olmasını istediğimiz gen dizisi, tümörleri bastıran ve DNA’ yı onaran dizidir. Bu genler etkisiz hale gelirse, kanser hücrelerinin önünde bir engel kalmaz. Sigara içen insanlarda akciğer ve prostat kanseri ile savaşması gereken genler hipermetilasyona (fazla metilasyon) uğramıştır.

Histon modifikasyonları:

Histon proteinlerinin kuyruklarında yer alan aminoasitlere; asetil, metil, fosfat, ubikitin veya sumo gruplarının kovalent bağlanmasıyla oluşan değişiklikler nükleozom yapısının sıkılığını değiştirerek gen ifadesinin düzenlenmesinde rol oynar. Histon modifikasyonları gen ifadesinde hem baskılayıcı hem de etkinleştirici rol oynar.







Epigenetik Bozuklukların sonuçlarına örnekler:
Kanser :

Zeitgeist 2011 versiyonunda verilen bir araştırmaya göre meme kanseri olan 100 kadından sadece 7 tanesi kanser geni taşıyormuş. Yani diğerleri, kanser geni taşımadıkları halde, hasta olmuşlar.Kanser, genetik ve epigenetik hataların birikimiyle ortaya çıkan ve normal hücrenin hızla yayılan tümör hücresine dönüşmesiyle sonuçlanan çok basamaklı bir olaydır. DNA metilasyonundaki değişiklikler kanserle ilişkili genlerin ifadesinde değişikliklere neden olur. DNA metilasyonun normalden az olması kanser hücrelerini aktive eder ve kromozom yapısının kararlılığını yitirmesine neden olurken, DNA’ nın normalden fazla metillenmesi ise tümörlerin çoğalmasını engelleyen genlerin çalışmasını baskılar. Epigenomdaki değişikliklerin tersine çevrilebilir olması kanser tedavisinde yeni bir umut ışığı yakmaktadır. Epigenetik değişimlerde görev alan enzimleri görev dışı bırakarak ya da artmalarını sağlayarak genlerin çalışmasını düzenlemek için gerekli ilaçların geliştirilme çalışmaları başlamıştır.
Epigenetik yalnız kanser terapisinde değil, tanısında da yeni yaklaşımların oluşmasını sağlamıştır.

Nöropsikiyatrik bozukluklar:

Birçok psikiyatrik hastalığın ortaya çıkmasında kalıtımsal yatkınlık ve çevresel etmenler birlikte rol oynamaktadır. Hastalık gelişiminde kalıtımsal ve çevresel etmenlerin birlikte oynadığı rol Caspi ve arkadaşlarının (2003) yaptıkları bir çalışmada ortaya konmuş, çocukluk döneminde maruz kalınan istismar veya erişkin yaşamdaki stresli yaşam olaylarının bazı kişilerde depresyona neden olduğu gösterilmiştir. Gen ifadesini değiştirerek, içsel ve çevresel sinyallerin genomda bütünleştirilmesini sağlayan epigenetik düzenlemeler, psikiyatrik hastalıkların gelişiminde etkin rol oynayabilir ve yeni tedavi seçenekleri için hedef belirlemede yol gösterebilir.

Stresli anne baba= mutsuz çocuk…

Anne babaları aşırı stresli olan çocuklar depresyona daha meyillidir ve daha zayıf bir özdenetime sahiptir. Anne babaları daha rahat olan çocuklar daha mutlu ve sağlıklıdır.








Epigenetik makanizmaların sinir hücrelerinin gelişimi, öğrenme, bellekte rol oynadığına dair çok sayıda veri bulunmaktadır. Bununla birlikte sinir sistemiyle ilgili olan stres, depresyon, şizofreni, epilepsi, MS, Alzaymır, Parkinson, madde bağımlılığı, bilişsel işlev bozuklukları (beyinle ilgili bozukluklar) gibi ruhsal bozukluklarda epigenetik mekanizmalar rol oynamaktadır. Üstün zekanın oluşumu da epigenetik mekanizmalara bağlıdır ve belirtileri erken yaşta ortaya çıkabileceği gibi geç de görülebilir. Bunlar için epigenetik mekanizmaları hedef alan tedavi stratejileri belirlenmiş ve denenmeye başlanmıştır. Ama ek çalışmalara ihtiyaç vardır.








Obezite:
Obesite enerji dengesinin bozulmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Enerji alımı, sürekli olarak enerji harcamasını aşıp lipit (yağ) depolanması başlayınca yağ hücreleri artar ve genişler. Epigenetik mekanizmalar da obesite gelişme riski üzerinde etkili olabilmektedir. Örneğin, İrlanda (1845-1849), Finlandiya (1866-1868) ve Pima yerlilerinin (1870-1930) yaşadığı büyük açlıklar sırasında pek çok ölen olmuş, ancak bazı ailelerin genomları enerji depolamayı öğrenmiştir. Gözlemler açlıktan kurtulduktan sonra bu yapının daha sonraki nesillerde besinin çok olduğu zamanda obeziteye neden olduğunu göstermektedir.



Annenin gebeliği sırasında açlıkla karşılaştığı durumda doğan çocuklarda yetişkinliklerinde çoğunlukla obez olmaya ve insülin direnci geliştirmeye eğilimli olmakta; bu özellik daha sonraki nesillere aktarılabilmektedir. Buna tutumlu genler hipotezi denir. Yani, kötü beslenen fetüsler (bebeğin anne karnındaki hali) enerji biriktirme eğilimindedir. Bu özellikleri doğduktan sonra da devam ederek az beslenseler bile daha kolay kilo alırlar.





Yaşlanmada epigenetik değişiklikler:

DNA metilasyonundaki azalma ya da artmaların yaşlanma süreciyle ilişkili olduğu görülmektedir. Bu, yaşlanmaya bağlı epigenetik değişikliklerin yaşlı bireylerde görülen kanser, sinir harabiyeti hastalıkları ve bağışıklık sistemindeki bozukluklarda rol oynadığı düşünülmektedir. Yaşlı bireylerde görülen aşırı ya da az metilasyonun gen ifadelerinde aksamalara neden olduğu ve bu nedenle yaşa bağlı hastalıkların oluşumuna zemin hazırladığı düşünülmektedir.





Hijyen hipotezi:


Hijyenik ortamlarda yaşayan çocuklarda daha çok alerji görülmesidir. Böyle bireylerde bağışıklığı sağlayan genlerden bazılarının baskılandığı düşünülmektedir.







Epigenetik konusundaki bilgimiz henüz çok az olduğu için istem dışı sonuçlar konusunda çok dikkatli olmamız gerekir. Besinleri metil yönünden zengin olanları seçmek bazen iyi sonuçlar doğurmayabilir. Çünkü hangi geni nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz. Epigenetikte yolun daha başındayız….


KAYNAKÇA:
-Koçak, E. ve Ertuğrul, A.(2012), Psikiyatrik Bozukluklar ve Epigenetik,  Türk Psikiyatri Dergisi ,23: (1-11)
-Moalem, S. ve Prince, J. (2008). New York Times Best Seller, Yaşamın İnanılmazları. (Çev.  H. Akman). İstanbul: Mikado Yayınları.